''Gregor Samsa, bir sabah uyandığında kendisini bir böceğe dönüşmüş olarak buldu.''
Dünya üzerinde bugüne kadar yazılmış bütün kitaplar içerisindeki yazılmış milyarlarca cümle arasındaki en ünlü cümle bu olsa gerek. İmkansız bir gerçekliğin, böylesine duru bir şekilde verilmesi... Belki de bu yüzden son derece inanılır. Kafka'nın tüm yapıtlarının özüdür bu cümle. Varoluş sancıları içerisindeki insanların ruhsal bunalımları ve böcekleşmiş yaşamlarını işlemez mi diğer yapıtlarında da zaten? Bu romanının -ya da uzun öyküsünün- tek farkı, hep kendisini hissettiren bu durumun alenen vücut bulmasıdır sadece.
Gregor Samsa, bir böceğe dönüştüğü gerçeğiyle yüzleştiğinde panikler. Ancak bu panik, bu olağanüstü durumun yarattığı korku değildir, hayır hayır, bu değildir kesinlikle. Onun korkusu bu durum yüzünden işine geç kalacağı ve işinden olacağı korkusudur. Nitekim müdürünün evlerine gelmesiyle bu korkusu gerçekleşir de. Modern insanın kendi varoluşunu bırakıp toplum normlarıyla var olmaya çalışmasının müthiş bir parodisidir bu. (''Parodi mi?'' dediğinizi duyar gibiyim. Ancak ben Kafka'nın yapıtlarında ciddiyetten çok, ince bir alay bulurum. İnce bir mizahla örer bence öykülerini.) İleride Camus'un müthiş bir başarıyla yaratacağı ''saçma'' felsefesinin öncülü, temelleridir belki de bu. Ayrıca ''insan olma'' ve ''varlığının bilincinde olma''nın giderek yitirilişine bir ağıttır aynı zamanda.
İktidar, Samsa'nın babasıyla simgelenir. Uyuyan pasif halksa anne figürüdür. Abla, farkındalığı olan ancak gücü yetmeyen aydın kesimin yansımasıdır. Samsa ise, toplumdan dışlanan ''farklı olan''ların bayrak adamıdır.(Bu yönüyle de alegorik bir eserdir Dönüşüm.)
Eve alınan hizmetçi ile, her şey değişmeye başlar. Hizmetçinin tecrit altındaki Samsa'ya sataşmaları, evin dikkatini tekrardan bu farklı mahlukun üzerine çeker. Samsa, sivri çıkışlar yapmadığı müddetçe yaşayabilir bu evde, aksi takdirde iktidarın sopasını bulacaktır üzerinde. Nitekim öyle de olur. Annesini korkudan bayılttığı bir günün sonunda -bunu istememişti şüphesiz.- babası tarafından üzerine atılan bir elma ile -elma, hmm... Sakın Adem ile Havva meseline bir telmih olmasın?- cezalandırılır ve farklılığı tekrar hissettirilir ona.
Artık evin erkeği çalışmadığından, evin yarısı kiraya verilir. Kendi evlerinde hizmetçi durumuna düşmüşlerdir artık. Samsa, güzel bir akşam yemeği sırasında keman çalan kız kardeşini dinlemek için odasından dışarı çıkar. Her şeyi göze almıştır artık, zincirlerini kırmıştır. Ancak aile, sahip olduğu bu ''öteki''den utanır ve sakladıkları bu gerçeğin kiracıları önünde mükemmel görünümlerini bozmasını istemez. Bu yüzden bu ''farklı cins yaratık'', bu ''dışlanmış canlı'' yok edilir. Toplum ötekiden kurtulmuş ve sahte bir huzura kavuşmuştur. Ama acaba gerçekten mutlu mudur? Hiç sanmam. Bana göre, toplum yeni bir öteki yaratmak için inzivaya çekilmiştir ve fırsatını bulduğunda kaçırmayacaktır. Öteki olmadan beriki olmaz çünkü...
Bir Karakter Analizi
Gregor Samsa
Kafka ve Samsa... Birbirine ne kadar da çok benzeyen iki isim değil mi? Kafka, kendi varoluşunu kimi zaman Josef K. olarak, kimi zaman Samuel olarak, kimi zaman da Samsa olarak yansıtır kalemine. Bunlar hep toplumun dışına ittiği kahramanlardır, tıpkı yazarı gibi. Samsa, topluma uymak için çabalayan, asla haksız kazanç elde etmeyen, işinin başında, her zaman dakik, ideal insan tipini oluşturur. Ancak toplumun bu ideal insanı bile, böceğe dönüştüğünde kendisinin yanında kimseyi bulamaz. Toplum böyledir çünkü. Sen ona uyduğun sürece sana uyar. Aksi takdirde, gram değerin yoktur toplumun önünde. Dışlanırsın anında, cüzzamlı gibi, toplum istemez yanında öylelerini çünkü. Samsa'ya yapılan da budur işte. Öteki olarak bulur kendini, bir sabah son derece bağımsız düşlerinden uyandığında. Ne olduğunun önemi yoktur, ister böcek olsun, ister bir hipopotam, ya da bir ornitorenk. Öteki olması yeterlidir toplum için.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder