12 Ekim 2012 Cuma

Nutuk'u anlayabildik mi? / ''Nutuk'' - II


  Nutuk, bir çok kaynakta ''1919-1927 yılları arasında Cumhuriyetin kuruluş aşamasını anlatan birinci elden en değerli eser'' olarak geçer. Doğrudur... Doğrudur doğru olmasına, ama ''Nutuk''un ana amacı bu mudur? Orası tartışmalı...

  Mustafa Kemal'in, Kurtuluş Savaşı'ndaki silah arkadaşlarıyla sonradan küs durumuna düştüğü bilinen bir gerçektir. Fevzi, İsmet ve Fethi Paşalar dışında, neredeyse bütün dostları ona sırtlarını çevirmiş ve onu yarı yolda bırakmışlardır. Ali Fuat, Rauf ve Kazım Karabekir gibi paşalar da sonradan kendi partilerini kurarak Mustafa Kemal'e muhalefet durumuna düşmüşlerdir. Paşaların muhalefette giderek güçlenmeleri ve gerici hareketler içerisine girerek, CHP'nin iktidarını tehdit eder duruma gelmeleri üzerine, söz konusu parti - Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası- Mustafa Kemal'in emriyle kapatıldı.

  İşte Nutuk, burada önem kazanıyor. Nutuk'a ''Siyasi ve Askeri tarihimizin evrak-ı metrukesi'' şeklinde bakmak elbette mümkündür, ancak işbu eserin amacının bu kadar basit ve masumane olduğunu düşünmekte yanlış olur diye düşünüyorum.

  Nutuk, bir günah çıkarmadır. Atatürk'ün, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nı kapatmasını gerektiren sebepleri uzun uzun açıklama yoluna gidip, yaptıklarını haklı kılma çabasıdır.

  Mustafa Kemal, bu büyük eserinin daha ilk sayfasından, padişah ve çevresine karşı büyük bir karalama ve kötülemeye girişiyor. Burada padişahın bunları hak edip hak etmediğine değinmeyeceğim, zaten o konular hakkında elimde tarihi belgeler ya da yazışmalar yok. Ancak ben, Mustafa Kemal'in anlattığı kadar kötü bir durumun olduğunu da düşünmüyorum... Ardından, genelgeler ve kongreler döneminde, -Milli Mücadele'ye hazırlanış dönemi- isyanları bastırmakta yararlanılan küçük birliklerin genel komutanı olan Refet Paşa'yı enine boyuna eleştiriyor Atatürk. Kitap bittiğinde, aklımda kalan en baskın şeyin Refet Paşa olduğunu söyleyebilirim rahatlıkla. Kazım Karabekir Paşa da, -ki kendisi Mustafa Kemal'e en büyük desteği vermiş ve en zor zamanında yetişmiş olan kişidir- sırf kendi fikir ve düşüncelerinden Atatürk'e de bahsettiği için (bunların doğruluğu ya da yanlışlığının pek önemli olduğunu zannetmiyorum ki ben de Atatürk gibi bu fikirlerin yanlış ve eski kafa şeyler olduğunu düşünüyorum, ancak bunlar bir kişiyi yerden yere vurmayı haklı göstermez.)  onun ağır kaleminden tepki görmekten kaçamaz. Rauf Orbay'ı da çok ağır bir şekilde eleştiriyor Atatürk, ki kendisine katıldığım noktalardan birisidir. Rauf Orbay'ın ikili oynaması ve bir İstanbul Hükümetine, bir Ankara Hükümetine yakın gözükmesinin, Mondros gibi bir antlaşmayı imzalamış olan bir kişiyken bile Lozan'a laf edebilmesi (ki ben de Lozan'ın yapılabilecek en iyi anlaşma olduğunu düşünmüyorum, ancak Mondros'un kat be kat be kat be kat üzerinde bir anlaşma olduğu da su götürmez.) gibi sebeplerle, kendisine hep soğuk bakmışımdır. Bu konuda Atatürk'ü eleştiremeyeceğim. Ancak Atatürk'ün eleştirmesinden en çok rahatsız olduğum kişi, Ali Fuat Cebesoy oldu. Evet, askeri anlamda başarısız birisiydi, evet zaman zaman problemler çıkarıyordu. Ancak kesinlikle Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne inanıyor ve onun üstünlüğünü kabul ediyordu. Sırf muhalefete geçti diye, bu denli eleştirilmesine üzüldüğümü belirtmeliyim.

  Eğer Mustafa Kemal bu eseri, devrim tarihimizin bir evrakı olarak yazmış olsaydı, 1924 ile 1927 seneleri arasını kesinlikle boş geçmezdi. Çünkü bu dönem, devrimsel hareketlerin en yoğun yaşandığı dönemlerden birisiydi. Ancak bu dönemde yaşananları, nedendir bilinmez, aktarmak istememiş Atatürk. Yukarılarda bahsettiğimiz parti kapatma olaylarının, bu dönemde yaşadığını söylemek, bazı konularda aydınlatıcı olabilir belki. Ayrıca savaş dönemindeki siyasi olayları, çok uzun tutup ayrıntılı tahlile girerken, büyük öneme sahip, I. ve II. İnönü, Kütahya-Eskişehir, Sakarya Meydan Savaşı gibi muharebelerden, sadece birer paragraflarla söz edip geçmesi de önemli bir ayrıntı bence. Hele hele Türk Tarihi'nin en önemli marşı olan ''İstiklal Marşı''nın yazımından hiç söz etmemiş olması, beni üzen ve kitabın bitmesinin ardından oturup düşündükten sonra, taşları yerli yerine koyan bir parça oldu.



  Nutuk'un edebi değerinden bahsetmek, hariçten gazel okumak gibi olacaktır kanımca. Çünkü zaten edebi bir değeri olduğunu iddia eden ve buna önem veren bir yapıt değil karşımızdaki. Üstelik eserin Arap harfleriyle yazılıp, ondan sonra Türkçe'ye çevrilmesi ve zamanla kısaltma ve sansürlerle iyice içeriğini kaybetmeye yüz tutmuş bir eser bu. Kitabın edebi dilinden bahsetmeyi, pek gerekli görmüyorum o yüzden...

  Sonuç olarak Nutuk'a, tarihimizin ilk yanlı eseri olarak bakmak yanlış olmaz. Kaliteli ve pek değerli bir eser, bunun tartışmaya açık hiçbir tarafı yok. Ancak yanlı taraflarının da bir yerden sonra irite edici olduğunu ve tatminsizlik duygusu yarattığını belirtmeliyim. Silah arkadaşları Atatürk'e ihanet etmiş ve ona sırt çevirmiş bile olsa, Mustafa Kemal'den bekleyeceğim hareket, onlara yine de saygı ve sevgiyle yaklaşmaya çalışması olurdu, cevabını onlar gibi kavgacı bir tutumla vermek değil...

                                                              KÜNYE


Kitap İsmi: Nutuk(Söylev)
Yazar: Mustafa Kemal Atatürk
Yayın Yılı: 2006
Yayınevi: İnkilap Yayınları                           8/10
Sayfa Sayısı: 702
Baskı: 2.Baskı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder