3 Kasım 2012 Cumartesi

Fısıldıyarak bile depremler yaratıyor... ''Tersi ve Yüzü''




  "Albert Camus"nun ilk ve birçoklarınca "en iyi eseri" olarak tanımlanan kitabı. Türkçesi "Can Yayınları"dan çıkmış. Türkçe çevirisi "Tahsin Yücel"e ait.

  Albert Camus'nun daha yirmi iki yaşındayken yazdığı ve ünlü olmadığı zamanların birinde bastırdığı bu kitap, Albert Camus'ya göre "son derece yavan"dır. ancak, birçok eleştirmene ve yine Camus'nun yakın dostlarına göre; "Albert Camus'nun en iyi eseri"dir. "İyidir - iyi değildir" tartışmaları bu kitapla ilgili en çok konuşulan şeylerden biridir. öyle ki; Camus bile bununla ilgili bir şeyler söylemek zorunda hissetmiştir kendini. Bununla alâkalı olarak, kitabın önsözünde Camus şöyle der: "Brice Parain, sık sık, yazdıklarımın en iyisini bu küçük kitabın içerdiğini ileri sürer. Brice aldanıyor. (...) Hayır, aldanıyor, çünkü, deha bir yana, insan yirmi iki yaşında yazı yazmasını pek bilmez.". Hemen sonrasında da Camus, şöyle devam eder: "Ama sanatın bilgin düşmanı ve acımanın filozofu olarak Parain'in söylemek istediğini anlıyorum. Bu acemice sayfalarda, sonradan yazdıklarımdakinden daha çok gerçek aşk bulunduğunu söylemek istiyor, haksız da değil.".



  Camus'ya burada hak vermemek elde değil: kitap gerçekten çok özel bir kitap değil. Acemice yazıldığı çok belli. fikirler birbirlerinin içine geçmiş ve birçoğu daha doğru dürüst tamamlanmadan diğeri başlıyor. Karman çorman fikirler yumağı gibi duruyor kitapta söylenenler; her şey aşırı şekilde düzensiz. Sakin bir kafa ile okunmadığı sürece kavranmıyor. "Anlatıcı"lar biterken araya müdahâleler giriyor. "Müdahale"ler biterken araya başka bir fikir giriyor... Toplaması zahmet istiyor. Karmaşıklık kitapta gırla.

  Bunun yanında bir de "Tahsin Yücel"in çevirisi olunca hepten kafa allak bullak oluyor. Fransız Hükümetinden en büyük devlet nişanını alsa da, "Tahsin Yücel"in Türkçesinden bir kitap okumak gerçekten sabır istiyor. Fransızcadan çevirdiği cümleler Türkçe değil daha çok Fransızca kalmış gibi duruyor. Cümle yapısı bile Fransızcadan esinlenerek bırakılmış neredeyse; o kadar özensiz! Zamanların uyumsuzluğu hat safhada. "Geçmiş zamanın hikâyesi"nden bahsederken "geniş zaman"a geçiliyor. "Geniş zaman"dan bahsedilirken "gelecek zaman"a... Cümlelerin başıyla sonu aynı zaman içermiyor; özne-yüklem uyumsuzlukları ayyuka çıkmış. Her şey inanılmaz özensiz ve dağınık. Her biri de göze acayip batıyor ve acayip rahatsız ediyor.



  Uzun lafın kısası, "Albert Camus"nun zaten acemilik yıllarında yazdığı ve fikirlerin birbiri içinde kaybolduğu bir eserin "Tahsin Yücel" çevirisiyle okunması iç yaralayıcı. Ne kitap size zevk verebiliyor bu noktada, ne de çeviri. İkisi de birbiri içinde eriyip gidiyor. Bu noktada "Albert Camus"ya hak vermek durumundayım: "Gerçekten insan yirmi ikisinde yazmasını çok iyi biliyor ama cümleleri bağlamasını pek bilmiyormuş!".

  Kitabın genelinde hâkim olan acemilik bir yana, kitaptaki düşünceler ve saflık gerçekten takdire şâyân. Hemen her şeyin somutlaştırılması ve mükemmel kelime-cümle oyunları, insanı kendine hayran bırakıyor.



 Altı Çizilesi

  • Yine de, evet, onura gereksinimim var, çünkü ondan vazgeçecek kadar büyük değilim.
  • Ama yaşam umudu yeniden doğmayagörsün, insanoğlunun çıkarları karşısında tanrı'nın bir ağırlığı yoktur. 
  • Bunun bir nedeni de yaşlı kadının sevgiyi hak gibi istenecek bir şey sanmasıydı. İyi aile anası bilincinden bir tür katılık, hoşgörüsüzlük çıkarırdı. 
  • Cennetlerin yalnızca yitirilmiş cennetler olduğu doğruysa, bugün içimden çıkmayan şu hoş ve insandışı şeyi nasıl adlandırmalıyım, bilmiyorum. bir göçmen yurduna döner. Bense, anımsıyorum.
  •  Basitlik sözcüğünün tehlikeli bir niteliği var. Ve ben bu gece yaşamın belirli bir saydamlığı karşısında artık hiçbir şeyin önemi kalmadığı için ölmek istenebilmesini anlıyorum. Bir insan acı çeker, mutsuzluk üstüne mutsuzluğa uğrar. Katlanır bunlara, yazgısını benimser, iyice yerleşir içine. Saygı görür. Sonra, bir akşam, hiç: bir zamanlar çok sevdiği bir dostuna rastlar. Dostu biraz dalgın konuşur onunla. Evine dönünce, adam kendinin öldürür. Sonra gizli dertlerden, bilinmeyen dramdan söz edilir. Hayır. İlle de bir neden gerekirse, dostu kendisiyle dalgın konuştuğu için öldürmüştür adam kendini. Böyle işte, dünyanın derin anlamını duyar gibi olduğum her seferde, onun basitliği şaşırttı hep beni. 
  • O zaman bana doğru yükselen şeyin daha güzel günlerin umudu değil, her şey ve kendi kendim karşısında durgun ve ilkel bir ilgisizlik olduğu da gerçek. Ama bu fazlasıyla yumuşak, fazlasıyla kolay eğriyi kırmak gerekir. Sonra açık görüşlülüğe gereksinimim var. Evet, her şey basit. İnsanlar karıştırıyor işleri. Masal anlatmasınlar bize. Ölüm mahkûmu için 'topluma borcunu ödeyecek,' demesinler, 'kafası kesilecek,' desinler. Hiç önemli değilmiş gibi görünüyor. Ama ufak bir ayrım var arada. Hem sonra, yazgılarının gözünün içine bakmayı yeğ tutan insanlar da vardır.

                                                               KÜNYE


Kitap İsmi: Tersi ve Yüzü
Yazar: Albert Camus
Yayın Yılı: 1998
Yayınevi: Can Yayınları                                    6/10
Sayfa Sayısı: 87
Baskı: V.Baskı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder