1 Eylül 2012 Cumartesi

Sherlock Holmes Okumaları #1


  Her sene belli bir gün, dünyadaki bütün Sherlock Holmes hayranları -fanatikleri- Londra 221b Baker Sokağı'nda toplanır, Sherlock Holmes'ün en güzel öykülerini tekrar tekrar okur, o senenin Mrs.Hudson'u ziyaretçilere kahve servisi yapar ve bütün bu sürecin sonunda, fanatikler 221b Baker Sokağı'nı terk edip İsviçre'de Sherlock Holmes'ün kötü profesör James Moriarty tarafından öldürüldüğü Reichenbach Şelalesi'ne  doğru uzun bir yolculuğa çıkar. Bu yolculuğun sonunda, sadece ve sadece ''Son Vaka'' isimli öykü okunur, Sherlock Holmes'e ağıtlar yakılır ve ölümü yad edildikten sonra fanatikler gelecek sene buluşmak üzere sıradan hayatlarına döner. İster aptallık deyin, ister yaşam tarzı, bu size kalmış, ancak okuyucularını bu denli etkilemiş çok çok az kitap kahramanı olduğunu inkar edemezsiniz. Sherlock Holmes, bütün dünyayı etkisi altına almış bir ''kahramandır'', ve hayranları Adolf Hitler'den II.Abdülhamid'e kadar çok geniş bir yelpazede çeşitlilik gösterir. Zıt kişilikli insanların bile ortak bir paydada buluşmasına sebep olmuştur, dünyanın dört bir tarafına heykelleri dikilmiştir, ki bunun hayali bir karakter için ne kadar ilginç olduğunu takdir edersiniz. Sherlock Holmes'ün Oxford Edebiyat Bölümü Profesörü olduğunu söylediğimde şaşırmayın, çünkü bu karakteri eşelediğinizde, çok daha ilginç olaylarla karşılaşacağınızdan emin olabilirsiniz!

  II.Abdülhamid, sanata değer veren bir padişahtı ve yurt dışında tefrika edilen dergileri de takip etmeye çalışırdı. Bir gün yaveri, ona bir dedektifin öykülerini anlatan bir öykü getirdi, ve Abdülhamid bu öyküleri okuduğunda, beyninden vurulmuşa döndü. Bunlar onun senelerdir arayıp da bulamadığı derecede güzel polisiye öykülerdi. Hemen yazar Arthur Conan Doyle'u Osmanlı Ülkesi'ne çağırdı ve onu birinci Mecidiye Nişanı'yla onurlandırdı(ki bu, Osmanlı'daki en büyük onur payesidir). Arthur Conan Doyle ise mutlu değildi, çünkü kendi yarattığı karakterin kendi önüne geçtiğini düşünmeye başlamıştı. Ve, bıçak kemiğe dayandığında, başka sanatsal yazılarına yönelmek için Sherlock Holmes'ü öldürmeyi göze aldı. Ancak karşılaştığı tepkiler, beklemediği düzeydeydi. Conan Doyle, bir anısında, annesi yaşında bir kadının kapısına dayanıp, onu katil olmakla suçladığını itiraf eder. Posta kutusu her gün okurlardan gelen şikayet mektuplarıyla dolup taşan Doyle, artık dayanamaz ve iki sene sonra Sherlock Holmes'ü geri döndürür. Bu anekdot bile, karakterin ne denli etkili olduğunu gösterir diye düşünüyorum.

  Sherlock Holmes, tümevarım ve tümdengelimcidir, detaylara maksimum derecede önem verir, aşırı tütün tüketir,(ki bu nokta çok önemli, buna ileride değineceğim.) ara sıra kokain de kullanır ve de en önemlisi, asla yanılmaz. Kariyeri boyunca sadece 4 kez yenilmiştir: 3 kez erkeklere, ve bir kez de kadın cinsiyetine. Sherlock Holmes, kadınlara önem vermez, çünkü o çağının adamıdır, ve onun çağında kadınlar önemli değildir. Kadınlara önem vermediğinden dolayı, asla kadınların şüpheli olduğu dosyaları kabul etmez. Hayatında yenildiği az sayıdaki dosyalardan birisinde, bir kadına yenilmiş olması da, bu açıdan enteresan. Sherlock Holmes'ü yenen kadın, Irene Adler adında, son derece güzel ve zeki, tam bir Viktoryen Hanımıdır. Sherlock Holmes'ün değer verdiği tek şey zekadır, ve Irene Adler da onu zekasıyla alt etmeyi becermiştir. Sherlock Holmes'ün ona ''O Kadın'' demesine şaşmamalı. Hayatında etkilendiği tek kadının, onu yenmeyi becerebilmiş bir kadın olması, ne paradoks ama!

  Sherlock Holmes'ün aşırı tütün ve kokain kullandığından bahsetmiştim. Birçok öyküde, Sherlock'un kadim dostu ve meslektaşı sayılabilecek doktor Watson, dostunun kokain bağımlılığından yakınır durur. Sherlock Holmes her zaman kokain kullanan, sıradan bir bağımlı değildir, hayır, asla. Sherlock Holmes gibi bir beyinin, her zaman çalışır vaziyette olması gerekir, bu asla durmayan bir makinedir, ve bir amacı olmadığı zaman çalışması saçmadır. Onun beynini yoğunlaştırdığı vakalar bulunmadığı zamanlarda, Sherlock Holmes sıkıntıdan patlayacak bir duruma gelir ve kokaine sarılır. Bu, büyük bir yazar başarısıdır. Çünkü okuyucular, bu sayede Sherlock Holmes'ün de insan olduğu gerçeğini düşünmeye başlar, ve onunla yakınlaşacak bir dal bulmuş olur. Arthur Conan Doyle'un başarısı, bu küçük detaylarda yatmaktadır zaten.

  Bu hafta içerisinde, gecikmiş de olsa okumadığım Sherlock Holmes öykülerini okumak için, sıkı bir maratondan yeni çıkmış bulunuyorum. 6 gün boyunca, İki Sherlock Holmes kitabını-Martı Yayınları, Suç Detayda Saklıdır, Şüphe Asla Uyumaz-, iki modern Sherlock Holmes filmini-Sherlock Holmes, Sherlock Holmes:A Game of Shadows-, ve BBC'nin efsane dizisi Sherlock'un izlemediğim ikinci sezon iki ve üçüncü bölümlerini izlemekle uğraştım ve kesinlikle ufuk açıcı bir deneyim oldu. Şimdi, her iki kitabı da, farklı yazılarda işlemenin saçma olacağı düşüncesiyle, kitaplarla ilgili düşüncelerimi tek bir yazıda toplamaya karar verdim, aşağıda da kitaplarla ilgili yorumlarımı bulabilirsiniz.

 1. Sherlock Holmes - Suç Detayda Saklıdır

  Serinin ilk kitabını okumamın üzerinden, yaklaşık 4 ay geçmiş olması, başlangıçta bu kitaba başlarken kafamda soru işaretleri oluşturdu. Önceki kitaptaki öyküleri unutmuş olabileceğimi düşünüyordum başlangıçta. Ancak bir oturuşta, bu kadar sürenin ardından bile, neredeyse bütün öyküleri çok net olarak hatırladığımı gördüm, çünkü Arthur Conan Doyle'un dili, aklımda yer etmişti adeta. Martı yayınlarından çıkan Sherlock Holmes serisinin ikinci kitabına başlamamın önünde hiçbir engel yoktu artık. Daha ilk öyküyle beni kendine bağlayan kitap, aşırı akıcı diliyle, iki günde bitiverdi bile! Ancak çok üzülmedim, çünkü önümde daha okuyacak bir Sherlock Holmes kitabı daha vardı...

  Bu kitaptaki öykülerin esprisi, kitabın adında da olduğu gibi, detay gibiydi sanki. Yayınevinin o şekilde bir politikası olmadığını ve sadece kitap isimleri olsun diye bu isimleri koyduklarını biliyorum, ancak ikinci kitapta detay ögesinin çok ön plana çıkmasının yanında, üçüncü kitapta da ön plana çıkan tema Şüpheydi! Dünyadaki tek danışma dedektifimiz Sherlock Holmes, yine her zamanki gibi aklıyla problemleri çözmeyi başarıyor ve vakadan vakaya atlıyorken, ben sayfaları nasıl çevirdiğimi bile anlayamadım doğrusu. Güzel yayıncılık ve güzel öykülere, çevirinin de başarısı eklenince, tadından yenmez bir deneyim oldu benim için bu kitap ve eski bir dostla köpüklü bir Türk Kahvesi içmenin lezzetini yaşattı adeta. Kitap bittiğinde, aklımdaki tek düşünce, bir an önce üçüncü kitaba başlamaktı ve aynı lezzeti ondan da alacağımdan emindim. Nitekim aldım da. Ayrıca acıklı finaliyle, beni aşırı derecede de üzmeyi başardığını eklemeliyim. Kesinlikle, ilk kitabın tadını yakalayan ve yer yer geçen bir kitap olmuş ''Suç Detayda Saklıdır.'' Herkese öneririm...


 2. Sherlock Holmes - Şüphe Asla Uyumaz

  Başlamadan söylemem gereken şey, kitabın bana uzun gelmiş olduğudur. Belki de, uzun ve bir yerden sonra yorucu bir maraton olan okumalarımdan dolayı da kaynaklanmış olabilir, bilmiyorum. Ancak kitabın son 50 sayfasını zor çıkarttığımı söyleyebilirim. Bu anlamda, Martı Yayınlarının, optimum 340 sayfa sayısını sabit tutmasının iyi olacağını düşündüğümü belirtmeliyim ki, gördüğüm kadarıyla, yeni çıkarttıkları Sherlock Holmes kitabı da, 340 küsur sayfasıyla, daha makul gözüktü gözüme. Bu kitaptan da çok keyif aldığımı söylemeliyim, her ne kadar öykülerin ilerleyişini bir yerden sonra tahmin edebilmeye başlamış olsam da. Şüphe Asla uyumaz, çok fazla rastlantılardan oluşan öyküleriyle, bu kadar da olmaz dedirten çözümlemeleriyle, bir yerde kendinden soğutmaya başlamış olsa da, son öykülerde, toparlamasını bildi. Benim gözümde, ilk iki kitabın arkasında kaldığını söylemeliyim, ancak bu haliyle bile binlerce bestseller kitabın çok çok yukarısında durduğu da kesin. Önceki kitapta olduğu gibi, bu kitabı da herkese önerdiğimi gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Ancak, benimki gibi bir maraton  yapmayı planlayanlara, aşırı abanmamalarını, sindire sindire okumalarını da şiddetle tavsiye ederim, eğer Sherlock Holmes gibi bir karakterden sıkılma tehlikesini yaşamak istemiyorsanız. Keyifli okumalar dilerim.. :)

1 yorum:

  1. Sherlock Holmes ü çok severim. En sevdiğim hayali kahramandır desem yeridir. Senin de bu kadar sevdiğini bilmiyordum. Çok iyi öyküleri, yine o derecede güzel kaleme almışsın. Tebrikler..

    YanıtlaSil