Eski Yunan zamanı Atina’sında darbe yaşanıp demokrasi askıya alındığında, Sokrates çok büyük bir suçlamayla karşı karşıyaydı: Gençleri tanrısızlığa itmek! Cezaya çarptırılacağı da, ne cezası alacağı da çok önceden belliydi, ancak demokrasi kılıfı altında, göstermelik mahkemeler düzenlendi. Mahkeme sonucunda, çok önceden belirlenmiş ceza açıklandı: Ölüm. Ölüm şekli olarak ise, baldıran zehrinin yol açtığı kalp krizi tercih edilmişti. İdam günü geldiğinde Sokrates, Baldıran zehrini celladının ellerinden almış ve kendi elleriyle, Platon’un tabiriyle ‘’şarap içercesine’’ kafasına dikmişti. Bunu niye yaptığı ise, çok sonraları Platon tarafından açıklandığında, büyük bir şaşkınlığa yol açtı. Sebep şuydu: Celladını katil yapmamak… Böylesine erdemli ve ahlak sahibi, ‘’iyi ideası’’na inanan birisiydi Sokrates…
Size çizdiğim bu
Sokrates profili bile, Devlet adlı eseri okumak için büyük beklentiler
oluşturuyor değil mi? Böylesine erdemli birisinin, milenyumlar boyunca sürecek
en erdemli devletin sırlarını vereceğini düşünüyorsunuz. Ben de öyle
düşünmüştüm. Yanılmışım…
Eser, kitap kitap
ilerliyor ve toplamda on kitaptan oluşuyor. Eserin ilk dört kitabını
bitirdiğimde, beklentimi bile aşan bir başyapıtla karşılaştığımı söylemeliyim
ilk başta. Ancak zincirin koptuğu yerler bundan sonrası oldu.
Beşinci kitap ile
birlikte, hiç ama hiç katılmadığım fikirleri birbiri ardına dizmeye başladı
Sokrates. Seçkinlerin devleti yönetmesi, halkın yönetimde söz sahibi olmaması,
herkesin eşitlik içerisinde yaşayıp kazandığının yarısını devlete vermesi,
kadınların paylaşılması, çocuklara anne-babalarının kim olduğunun
öğretilmemesi, akıllı çocukların alınıp küçüklükten itibaren yetiştirilerek
devlette söz sahibi yapılması, akılsız olanların göz ardı edilmesi, tabir-i
caizse çürük muamelesi yapılması… Her birisi son derece mantıklı ve devletin
güçlenmesine birinci derecede etki edecek sebepler, buna tamam. Ancak el insaf,
vicdan denen bir şey de yok mu? Filozof olup olmamak önemli olmamalı bu
noktada. Vicdan önemli olmalı, insaniyet hem de. Bu kadar akılcılık, bu kadar
rasyonalistlik de fazla bence.
Platon’un büyük
mağara istişaresi de bu eserin yedinci kitabında ilk kez ortaya çıkıyor.
İdealar evreni ve günümüz evreni hakkında yaptığı ayrım, gerçekten ufuk açıcı
ve son derece aydınlatıcı. Üzerine düzinelerce kitap yazılmış ve büyük
profesörler tarafından incelenip açıklanmış bir konu hakkında kelam etme
haddini kendimde bulamadığım için, bu deney hakkında söyleyeceklerim sadece
bununla sınırlı olacak.
Devlet’in ahlaki
yapısını kötüledim evet, ancak yine de çağlar sonrasını bile etkileyecek bir
eser olduğundan dolayı hakkını vereceğim tabii ki. Faşizm, Komünizm, Sosyalizm
gibi siyasi akımların temelini oluşturuyor Devlet. Bu anlamda kesinlikle
okunulması ve bilinmesi gereken bir kitap.
Hatırlarsanız, geçen
ay blogumda Karl Marx ve Friedrich Engels’in yapıtı Komünist Manifesto’yu
incelemiştim. Devlet’i okumadan önce okumuş olduğumdan dolayı son derece
etkilendiğim bu eser, artık o kadar da etkilemiyor beni, çünkü temelde ve
özelde bahsettiği bütün şeylerin Devlet’de zaten bulunduğunu gördüm. Bu da
devletin aslında ne derece önemli bir yapıt olduğunu gösteriyor sanırım.
Sonuç olarak Devlet,
anlattıklarıyla da, etkiledikleriyle de son derece önemli ve dikkate değer bir
kitap. İçerisinden alacaklarınız sizi enterese eder, ben memnun olmadım, ancak
memnun olanı da mutlaka çıkacak ve kendi alıcısını da bulacaktır.
KÜNYE
Kitap İsmi: Devlet
Yazar: Platon
Yayın Yılı: 1999
Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 7/10
Sayfa Sayısı: 369
Baskı: XXVI. Baskı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder